Rab’bin Çağrısı
Tanrı bütün dünyanın Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un evi ve İsa Mesih’in ikinci gelişinde O’nun gelini olmasını arzu ediyor.
7/5/2006
Zamanın başlangıcından beri, bu davet insanları Tanrı’yı aramaya yöneltti. Şimdi bu zamanda aynı davet bizim için de geçerli. Aslında bu davet, kuramsal bir tasarı değil; yüreğimizin derinliklerine yönelik gerçek bir çağrıdır ve bu çağrıya karşılık yüreğimizin cevabı da şu olmalıdır: “Ben O olmadan yaşayamam! O’nun sözlerinin dışına çıkmak istemiyorum. Yaşamımın O’nun planına ve isteğine uygun olmamasını kaldıramam. Ömrüm boyunca Mesih’i izlemek istiyorum. Benden istediği her şey zaten en başından beri sadece O’nundur! Yaşam Ekmeği, beni besleyen ve doyuran O’dur. İsa Mesih önderliğin, lütfun, bağışlayıcılığın ve de merhametin temsilidir. İsa Mesih olmadan yaşamımı sürdüremem. Hayatımın her yönünde O’nu görmek isterim. O’nun kudretine, lütfuna, sevgisine, merhametine ve sözlerle ifade edilemez erdemine tanık olmayı isterim. O’NUNLA OLMAYI İSTERİM! Söylediği her sözü duyabilmeliyim. Yaşamımın sonuna kadar O’ndan bir adımdan fazla uzak olmayı istemiyorum. Bencil gururum, tembelliğim ya da incinen duygularım yüzünden O’na sırtımı çeviremem. Ayartan, hemen başucumda; ama ona uyarsam kaybım çok büyük olur.”
İsa Mesih bütün bu özelliklerin yagane sahibidir. Erdemini ve güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez. Bu bir şaka değil; bu bir masal değil; O bizim efendimiz. O, İsa Mesih. Yüreğimizi açıp, yüzümüzü O’na doğru çeviridiğimizde O’na karşı direnemeyeceğimizi anlarız. Bu direnişimiz, kendimizi O’nun duyarlı ve sevgi dolu ellerine bırakamadığımızdan kaynaklanabilir. Gerçek şu ki, O’nun güvenilirliği sonsuzdur. Ama bazen kendimizi o kadar meşgul tutup, günlük yaşamımızda o kadar bencil ve dikkatsiz oluyoruz ki; O’nun yüceliğinin farkına varamıyoruz. O’nun karakterinin ne kadar mükemmel olduğunu hatırlamıyoruz. Yaşamınızda sizi elinizde olmadan sürükleyip kıskacı altına alan şeylerden kurtarabilecek tek şey O’nunla olmaktır. Ve O yaşamınıza geldiğinde aniden, daha önce günlük yaşamınızda tatmadıklarınızı deneyimleyerek şaşkına dönersiniz. İşte bu İsa Mesih’tir! İşte, şu an sizi kendisiyle beraber yürümeye davet ediyor. Bütün lütfu, esenliği ve sonsuz merhametiyle sizi şaşkına çevirecek.
Gülümsemesini, gözlerindeki ışığı ve rüzgârın saçlarının arasından esip geçtiğini göreceksiniz. Sizi şu an bulunduğunuzdan farklı, bambaşka bir âleme götürecek olan şeyleri, görecek, duyacak ve tecrübe edeceksiniz ve en sonunda da zaman kavramının ortadan kalktığını fark edeceksiniz (Esinleme 1:12-18). O’nun gücüne ve önderliğine tanık olacak; O’nunla günahı nasıl yenebileceğinizi ve yaşamınızın nasıl olması gerektiğini göreceksiniz. Derin gülümsemesinin ve yüreklendiren kucaklamasının sıcaklığını tadacaksınız.
Gelin ve O’nu izleyin. İsa Mesih size önderlik edip güç verecek. Size sarsılmaz bir karakter ve yaşam kalitesi sağlayacak ve böylece O’nun olduğu her yerde kendinizi güvende hissedeceksiniz. Yüreğinizi ve yaşamınızı anında etkileyecek olan lütfunu ve esenliğini sizinle paylaşacak. O’na gelir ve benliğinizin istekleriyle dolu olan eski yaşantınızı arkanızda bırakırsanız; O da sizi arındırır ve Kutsal Ruh ile doldurur. Böylece içinizdeki cevherler de teker teker ortaya çıkmaya başlarlar. Sizi bir kraliçe, ya da bir kral ilan eder.
İsa Mesih izleyenlerinden bir halk yaratıyor ve inanın, bu sadece kuramsal ya da mantık dizilerine kurulu bir olgu değil. “Beni takip edin yoksa cehenemme gidersiniz.” Evet, bu doğru; ama bunun İsa’nın ilk gelişiyle hiç bir ilgisi yok. Sizce öğrencilerinin İsa Mesih’i izlemesinin sebebi, onlara parmağını sallayıp o kadar yol boyunca peşinden gelmezlerse cehenneme gideceklerini söylemesi miydi? Kutsal Kitap’ta böyle bir sözü hatırlıyor musunuz? Bütün gece boyunca Baba’ya dua ederken söylediği şey bu muydu? Tanrı’ya “Baba, bana söyleyeceklerimi bildir” diye dua ettikten sonra elçilerine “Sizler, benimle gelin; yoksa cehenneme gideceksiniz” diye mi konuştu? Hayır. Elçileri O’nunla beraber gitmeyi seçtiler çünkü O’nda kendilerini hayrete düşüren şeyler olduğu fark ettiler. Onun erdemine, lütfuna ve sabrına canlı tanıklar oldular. Onun önderliğine ve sarsılmaz iyi karakterine şahit oldular. Yaşamın yumruklarına ve darbelerine rağmen dimdik ayakta dururken, amansızca karşısında olanların yüzüne gözlerindeki cesaretle gülümseyebildiğini gördüler. Ve O’nun gibi olmak istediler, O’nun yanından ayrılmadılar; çünkü O’nun yanından başka bir yerde olmayı hiç istemediler. (Matta 4:19-22, Yuhanna 6:68, Elç.İşleri 5:20, Elç.İşleri 3:19-20)
O ne onları, ne de bizi asla tehdit etmedi. Şimdi de bizi, O’nun kim olduğunu anlayabilmemiz ve de üstün ve şaşırtıcı özellikleriyle ve karakteriyle karşılaşabilmemiz için yanına davet ediyor. Böylece biz de O’nunla olmayı isteriz, hem bu yaşamda hem de sonrakinde. Ve pek yakında, İsa Mesih Gelini’ni almak için geri gelecek. Ve Tanrı’nın isteği bizim o gelin olmamızdır. Tanrı’nın Evi olmamızdır. Eğer Eski Anlaşma’ya bakarsanız, Tanrı’nın her zaman bir Ev istediğini görürsünüz. Sadece kurtardığı insanların yaşayacağı bir yerden söz etmiyoruz; kendi yarattığı gezegende, kendi yarattığı kişilerde yaşamak istediğini belirtiyoruz. İsa Mesih, Luka 17.bölümde Rab’bin Egemenliği’nin, fiziksel olarak herhangi bir YER de değil; bu dünyaya ait olan bedensel arzularından, heveslerinden ve hırslarından kendilerini arındırmış insanların temiz yüreklerinde olduğunu söyler. Ve bizler, Yuhanna 8. bölümde İsa Mesih’in de dediği gibi, “yüreklerinde O’na yer açan” insanlardan olmalıyız. İşte Kaya’nın anlamı budur; Rab’bin Yaşayan Bedeni ve Kilisesi. İsa Mesih sadece günahları affetmek ya da öğretisini insanlara anlatmak için gelmedi; O’nun yaşadıklarını O’nunla tecrübe edebilelim diye ve böylece öldüğümüzde cennette Baba ile birlikte olalım diye geldi. Kutsal Kitap’ın da dediği gibi, Mesih dünyaya “sarsılmaz bir hayatın gücünü” tadalım diye geldi ve aynen O’nun gibi Baba ve kardeşlerimiz ile yaşam ve sevgi ile dolu bir yüreğe sahip olmamızı sağladı.
“Kurtarılmış” olmak, asıl hikâyenin sonu olmaktan çok uzak. İsa Mesih’in hayatımıza girmesiyle gerçekleşen yeniden doğuşumuz, Baba’nın yazdığı büyük hikâyenin SADECE bizim için başlangıcı sayılabilir (Koloseliler 1:26-29, Galatyalılar 4:19, Yuhanna 7:38). Rab’bin dileği, Mesih’in bizde şekil bulmasıyla, hepimizin (O’nun Halkı, Gelini, Evi ve Kilisesi olarak) Nasıralı İsa’nın bugün dünya üzerinde egemen olan zaferinin bir göstergesi olmasıdır. Tanrı, bizim sadece kişisel olarak İsa’nın izleyicileri olmamızı değil; HEP BERABER bir bütün olarak da İsa Mesih’in temsilcisi olmamızı ister.
Yaşamımızda bu bahsettiğimiz “bulunmaz değerleri” tecrübe edebilmemiz, doğal olarak, bizim yaşamımızı nasıl geçirdiğimizle doğrudan bağlantılıdır. Ve bu yüzden İsa Mesih’i kendi bedenimizde yaşatmamızın ne demek olduğunu ve nasıl onun topluluğu olabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor (Efesliler 3:10, Matta 16:18).
Bizim Rab’bin Kilisesi olabilmemizin ve O’nun yaşamını tadabilmemizin tek yolu, birbirimizi sevmekten ve yaşantımızla sevgimizi paylaşıp büyütmekten geçer. Birbirimizi günahtan uzak tutarak, karşılık beklemeden daha çok sevmeye çalışarak ve kendimizin ihtiyaçlarından çok kardeşlerimizinkini düşünerek İsa Mesih’i daha iyi anlayabiliriz. Bunlar bize O’nun öğrettiği ve anlattığı şeyler. İsa Mesih böyle yaşadı ve bizi de böyle bir yaşam sürmemiz için çağırıyor. Gelin, ancak bu şekilde damadı için “hazırlanmış” olur. Eğer bizi birbirimizden uzaklaştıran bencilliğimizi ve gururumuzu bir kenara koyabilirsek ve birbirimize yüreğimizi rahatça açabilirsek; Tanrı, Ruh’unu, merhametini ve sevgisini bizim üstümüze serper ve böylece damadımız İsa Mesih yeniden geldiğinde Gelin’i, O’nun için HAZIR olur.
İşte bu bir kilisedir ve bizler İnanlılar olarak her gün böyle yaşayarak, Tanrı’nın – sadece evine değil, ama – yaşadığı her yerde kendini açıklayan bu kilisesine katılmış oluruz. Yani bu şekilde evimiz, işyerimiz, sokağımız – kısacası yaşadığımız her yer – Kilisemiz olur. Yüreklerimizin ve evlerimizin sınırları ortadan kalkar. Bizler bencilliği, gururu, tembelliği, inançsızlığı bir kenara atıp İsa Mesih’in bizi sevdiği gibi biz de başkalarını sevmeliyiz. Herkes böyle yaptığı zaman İsa Mesih, en küçükten en büyüğe Kilisesi’ndeki herkese – yani güzel Gelin’ine – şifalı yağlarını ve iyileştirici merhemlerini teker teker sürer. Sonuçta İsa Mesih bize zaten yaşam armağanını verdi ve şimdi de bizim yaşamımız boyunca üzerimize düşen görev, sadece O’nun adına ezgiler ve güzel sözler söylemek değil; dünyada O’nun işlerini yapabilmektir.